Türk dünyasındaki halkların kardeşliğine güçlü bir katkı sunmayı amaçlayan ve Maltepe Belediyesi ve Türk Halkları Konseyi iş birliği ile düzenlenen sempozyum Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, “Bu çalışmanın günümüzde ne kadar elzem olduğunun altını çizerek belirtmek isterim. Siyasi partilerimizin, liderlerimizin hatta devlet dairelerimizin makamlarında kurulmuş Türk devletlerinin fotoğrafları dizilir ama tarih kitaplarımıza baktığımızda geçmişe dayalı çok fazla bilgiyi gençlerimize ne yazık ki öğretemiyoruz. Birilerinin yarattığı bu boşluğu daha fazla açmadan Maltepe Belediyesi olarak bu tür çalıştaylarla dünyanın değişik ülkelerinde görev yapan hocalarımızı bir araya getirip ortak bir dilde, ortak bir kültürde buluşmak istiyoruz.” dedi. Sakalar’ın Anadolu topraklarında yaşadıklarının arkeolojik kazılarda çok net şekilde görüldüğünü anımsatan Kılıç “Ne yazık ki bunlar unutturulmak isteniyor. Tunceli Pülümür doğumluyum. Doğduğum köy 3 ayrı mahalleden oluşuyordu. Orta Mahalle’ye Saka Mahallesi deniyordu. Zaman geçtikçe araştırdığımızda bu izdüşümün nerelere uzandığını çok net görüyorsunuz. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Anadolu’nun bütün kentlerinde geçmişten kalan bu izleri görmek mümkün. 1071 yılında Türkler’in Anadolu’ya ilk kez geldiği söyleniyor. Bugün Anadolu’da İslam çatısı altında yaşatılan gelenek ve göreneklerin büyük bir kısmının milattan önceki Türk toplumunun inanç ve ibadetleriyle örtüştüğünü görmek mümkün.” diye konuştu.
Türk Halkları Konseyi Genel Başkanı Mahmut Oral ise bu yıl ikincisini düzenledikleri akademik toplantının uluslararası nitelikte olmasının Ali Kılıç’ın büyük katkılarıyla oluştuğunu ifade ederek “Şahsım ve teşkilatım adına kendisine teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. Uluslararası bu tur organizasyonları daha ileriye taşıyacak plan ve programlara hazırız. Değerli Hocam Kazakistan’dan Prof. Dr. Rakhman Alshanov ile birlikte Uluslararası Turan Akademisi kurulması iradesini gösterdik. Bugün bu çalışmanın devamını yürüteceğiz. İlk etapta tek bir maddeye, Türk dünyasının ortak alfabesine odaklanacağız. Ortak bir Türk alfabesinin oluşturulmasını sağlama çalışmalarını 2024 yılının ilk aylarında başlatmış olacağız. Atatürk’ün 100 yıl önce söylediği, İstanbul’da basılan bir derginin Urumçi’de okunması önemli.” diye konuştu.
Sempozyum Prof. Dr. İsmail Hakkı Eraslan’ın oturum başkanlığını üstlendiği “Türkler’in Genetik Tarihine Bakış” isimli oturumla başladı. Oturumda Kazakistan’dan Prof. Dr. Rakhman Alshanov, 1920’li yıllarda Türk tarihiyle ilgili yapılan çalısmaların SSCB tarafından ortadan kaldırıldığını, Türk tarihi yerine İran ve Hint Aryan teorisinin ortaya çıkarılmaya çalışıldığını kaydetti. “Zerdüstlüğün Kökeninin Yerelleştirilmesi Tarihsel ve Genetik Yönleri” üzerine bir sunum gerçekleştiren Alshanov, günümüzde İran kökenli olduğu kabul edilen Zerdüştlüğün Türk dünyasında ortaya çıktığını söyledi. “Arkeogenetik Araştırmalar ve Türk Tarihine Yansımaları” isimli sunumunu gerçekleştiren Dr. Osman Çataloluk, 1993 yılında Konya Çatalhöyük’te yapılan kazılarda insan kemiklerine rastlanıldığını ve DNA analizlerinde yüzde 40’ının Türk ırkına ait olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Ali Dursun ve Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu’da ilk oturumda sunumlarını tamamladı.
“Türk Kültüründe Destanlar” isimli ikinci oturum, Prof. Dr. Sacit Turanlı’nın başkanlığında gerçekleştirildi. Prof. Dr. Necati Demir, Türkler’in en eski destanı Uluğhan Ata Bitiği Destanı, Şecere-i Türk ve Oğuzname’den bölümler paylaştı. Kazakistan’dan Doç. Dr. Almasbek Maulenov Sümer uygarlığıyla yakın akrabalık iddiasında bulunanlar arasında Türkler’in de bulunduğunu ifade ederek şöyle dedi: “Sovyet merkezli tarih anlayışından sonra bağımsızlığını kazanan Türk Cumhuriyetleri tarihleriyle ilgili bu konularda çalışmaya büyük önem veriyorlar. Gılgamış Destanı’yla Korkut Ata Destanı arasındaki benzerlikler dikkat çekmektedir. Bu benzerlikler tesadüf değildir. Türk uygarlığı bozucu, yıkıcı bir uygarlık değildir. Avrupa merkezli oryantalist bakışa, önyargılara karşı çaba göstermemiz gerekiyor.” Azerbaycan’dan Prof. Dr. Rustam Rasulov, Türklüğü konu alan Dede Korkut Destanı’nın önemi üzerine detaylı bir sunum gerçekleştirdi.
“Türk Halkları Kültür Yol Haritası” isimli son oturum, Kazakistan’dan Doç. Dr. Gulzhanat Tayauova’nın oturum başkanlığında tamamlandı. Özbekistan’dan Doç. Dr. Djumaniyazova Feruza Djumanazarovna “Türk Topluluklarının Tarihi Kuzey Hindistan’a Göçü ve El Hind’de Türk Kültürü” isimli sunumuyla yer aldı. Djumanazarovna, tarihi Kuzey Hindistan bölgesinin bugünkü Kuzey Afganistan, Pakistan’ın kuzey batısı ve Kuzey Hindistan’ın tarihi eyaletlerini içerdiğini ifade ederek bu bölgede 14 yıl süren çalışmalarını anlattı. Prof. Dr. Armağan Coşkun Elçi “Anadolu Alevi Bektaşi Kültürünün Kadim Türk Kültürü İle Bağını Cemler ve Semahlar Üzerinden Okumak” isimli tebliğini aktardı. Elçi, Oğuzlar’ın Alevi-Bektaşi geleneğinin yaşatılmasında birinci derecede rol oynadığına dikkat çekerek “Dede Korkut hikayeleri Alevi-Bektaşi kültürü ve inancının özelliklerini ihtiva eder. Türk kültürünün sürekliliğinin önemli bir belgesidir.” diye konuştu. Sempozyum Dr. Sacide Fikret Çobanoğlu’nun sunumuyla sona erdi. Çobanoğlu etik ve meta etik kavramları üzerinde durdu.
Dev konserve markasının ürünlerinde salmonella tespit edildi!
Ünlü bir markanın konservelerinde yapılan testlerin ardından tehlikeli bir sonuç elde edildi. Konservelerde ölümcül bir bakteriye rastlanmasının ardından ise acil durum kararı...
Daha Fazla Oku