Son yıllarda kentlerin plansız ve kontrolsüz büyümesiyle yaşlı nüfusu hızla artış gösteriyor. Yaşlıların özellikle kentsel alanlarda yalnız yaşama ve bakım sorunları giderek daha görünür bir hâle geldi. Yaşlı nüfus oranındaki belirgin artış, bakıma ihtiyaç duyan yaşlı sayısını da artırdı. Ümraniye Belediyesi de yıllardır kimsesi olmayan ve bakıma muhtaç yaşlıların tüm sosyal ihtiyaçlarını karşılayarak, evinden çıkamayan yaşlıların kişisel bakımlarını yapıyor.
Ümraniye Belediyesi, yaşlılara sadece hizmet etmekle kalmayarak, açtığı meslek kursları sayesinde de birçok insanın hayatının değişmesine ön ayak oluyor. Bu kurs sayesinde nitelikli destek elemanı yetiştiriliyor. Taciser Altun da özel bir huzurevinde bu işe gönül veren isimlerden yalnızca biri. Hasta ve Yaşlı Öz Bakımına Destek Elemanı Kurs Öğretmeni Nazan Serenli tarafından 6 ay boyunca eğitim alan Taciser Hanım hayatını, yaşadıklarını, tecrübelerini ve geleceğe dair hayallerini bizimle paylaşıyor. Evli ve 16 yaşında bir oğlu olan Taciser Altun’u gelin bir de kendisinden dinleyelim.
“ANNEM VEFAT ETTİKTEN SONRA BENİM DE SAĞ TARAFIM ONUNLA BİRLİKTE MEZARA GİRDİ”
-Ümraniye Belediyesi’nin açtığı birçok kurs varken neden hasta ve yaşlı öz bakımına destek kursuna gittiniz? Sizi bu kursa çeken ne oldu?
Kişiliğime çok uygun bir meslek olduğu için bu kursa gittim. Sakin biriyimdir. Zaten 55 yaşında felç kalan ve 15 sene de felçli olarak yaşayan bir annem vardı. Ona yıllarca ben baktım. Bu konuda da artık tecrübe sahibi olduğum için bu meslekte ilerlemeliyim diye düşündüm. Hem annem vefat ettikten sonra benim de sağ tarafım onunla birlikte mezara girmişti. Bir gün biz de yaşlanacağız. Biz de böyle kalmayacağız diyerek, Ümraniye Belediyesi’nin MEB onaylı belge verdiği, bu kursa katılmaya karar verdim. Böylelikle belgemi de aldıktan sonra burada işe başlamış oldum.
“KENDİME YAPILMASINI İSTEMEDİĞİM HİÇBİR DAVRANIŞI, KİMSEYE YAPMIYORUM”
-Huzurevi’nde işler şuan nasıl gidiyor? Hayatınızdan memnun musunuz?
Günümüz; akşam mesaiye kalan arkadaşlarımızdan nöbeti teslim alarak başlıyor. Tek kişi kalan sakinlerimizden yemeklerini yemeyenler oluyor, onlara yemeklerini yediriyoruz. Şırıngayla beslenenler var. Şırıngayla sularını, ilaçlarını ve yemeklerini veriyoruz. Mesela ilacını hiç içemeyen sakinlerimiz de var. Havanlarda ilaç dövüyoruz. Şırıngalı su hazırlayarak, karıştırıp o şekilde ilaçlarını veriyoruz. Kimisine yemeğinin içinde ilacını veriyoruz. Her saat başı odaları dolaşıyoruz. Üstünü açan, yataktan sarkan, altına yapmış olan var mı diye kontrol ediyoruz. Ayrıca buradaki sakinlerden değişik kelimeler de öğrendim. (gülüyor) Kurumu kendi evi gibi görenler, alzheimer hastaları da var.
Bugün beni tanıyan, seven hatta kızı gibi gören kişi; yarın beni hiç tanımadığı gibi istemediği de olabiliyor. Yani çeşit çeşit sakinler var. Elbette hastanın bezini değiştirmek gibi bu işin zor yanları da var. Ama hastanın altını değiştirmezsem saatlerce öyle çaresiz kalacağını bildiğim için işimi zorlanmadan severek yapıyorum. Çünkü hem annemden tecrübem var. Hem de kendime yapılmasını istemediğim hiçbir davranışı, kimseye yapmıyorum. Yani hayatımdan çok memnunum.
“BURANIN MİSAFİRLERİNE HİZMET EDERKEN, SANKİ ANNEME HİZMET EDİYORMUŞUM GİBİ GELİYOR”
-Huzurevi sizin için ne ifade ediyor?
Huzurun olduğu bir yer burası. Yaşlılar, özellikle de size muhtaç olan birileri var. Burası bir kreş gibi. Kreş; hayatın başlangıcı ise burası da sonu gibi. Yani hiçbir şey fark etmiyor. Annem vefat ettikten sonra bir boşluğa düştüm. Düştüğüm bu boşluğu da buradaki sakinlere yardımcı olarak doldurmaya çalışıyorum. Sanki onlara hizmet ederken, anneme ediyormuşum gibi hissediyorum. Hem maddi hem de manevi kazancım oluyor. Manevi olarak daha huzurluyum. Çocuğum da anneannesi gibi bir büyükle yetiştiği için daha sakin ve uysal bir karaktere sahip. Yani oğlum da bana benzedi.
“ARTIK HAYATIM SAKİNLEŞTİ”
-Huzurevi sakinlerinin hayat tecrübeleri sizi ne yönde etkiledi?
Artık günlük hayatımda stresten ve kavgadan kaçıyorum. Hayatın kısa olduğunu, ne olursa olsun boşuna zaman geçirilmeyeceğini öğrendim. Artık hayatım sakinleşti. Öyle kolay kolay bir şeylere kızamıyorum. Önceden tartışırken karşımdakinin kişiliğine saldırırdım. Olayı kişisel algılardım. Tartışmayı kavgaya çevirirdim. Ama şimdi şu hali gördükçe zamanımın az olduğunu, kimsenin kalbini kırmaya gerek olmadığını görüyorum. Herkesin dünyası farklı diyorum ve geçiyorum.
-Seçtiğiniz bu meslekle ilgili başka bir hayaliniz var mı? Hedefiniz nedir?
Sınavlara hazırlanıp iyi bir derece elde ettikten sonra kadrolu olarak çalışmak istiyorum. 48 yaşında olmama rağmen yeniliğe açığımdır. Kendimi bu konuda geliştirmek istiyorum. Eğer dediklerimi yapamazsam da, bu halimden de memnunum.
Ümraniye Belediyesi, hayatıma dokundu ve bu sayede iyi bir meslek edindim. Bu sebeple başta Ümraniye Belediye Başkanı İsmet Yıldırım olmak üzere tüm ekibe teşekkür ediyorum.