CHP Lideri Kılıçdaroğlu, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, grup toplantısı öncesi SMA hastası 4,5 aylık Aybüke Naz’ın anne ve babasıyla görüştü. Daha sonra kürsüye çıkan Kılıçdaroğlu, “Bütün kardeşlerimin şundan emin olmalarını isterim; her yerde, her koşulda sizin yanınızdayız ve sizin haklarınızı sonuna kadar savunacağız. Çünkü çocuklarınız bu ülkenin evlatları. Onların sağlıklı olması, iyi bir eğitim almaları, anneleri ve babaları için gurur vesilesi olmaları hepimizin ortak arzusudur” dedi.
‘ASGARİ DÜZEYDE TARİH BİLMELERİ LAZIM’
Kılıçdaroğlu, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un Montrö Boğazlar Sözleşmesine ilişkin açıklamasına tepki göstererek, “Devleti yöneten kadroların asgari düzeyde kendi tarihlerini bilmesi lazım. Kendi tarihlerini bilmeyen insan sağlıklı talimat veremez. Eğer Türkiye’de TBMM Başkanı Montrö Sözleşmesi’nin ne anlama geldiğini ne kadar önemli olduğunu bilmiyorsa o koltukta oturamaz, oturmamalı. Şimdi ‘ben öyle söylemedim’, bırakın onları. Bir gece yarısı TBMM iradesine ipotek kondu. ‘İstanbul Sözleşmesi’ni feshettim’ diyor. Bir kişiye hizmet edenler 83 milyona hizmet edemezler. AK Parti ve MHP milletvekillerinin tamamı bir kişiye hizmet ediyorlar, bir kişiden talimat alıyorlar. Niçin el kalktı, indi haberleri yok. İradesini bir kişiye teslim edenler, milletvekili olamazlar. İstanbul Sözleşmesi geri gelecek. Kimse endişe etmesin” diye konuştu.
‘BAYRAĞIMIZI HER ŞEYİN ÜSTÜNDE TUTARIZ’
Kılıçdaroğlu, her devletin bir anayasası ve kuralları bulunduğunu söyleyerek, “İktidar, o kurallar çerçevesinde devleti yönetir. Kuralların dışına çıkmamaya, hukukun üstünlüğüne özen gösterir. Bu, aynı zamanda devlete saygınlık kazandırır. Devlet; bilgiyle, gelenekleriyle, ilimle, irfanla yönetilir. Devlet, kinle ve öfkeyle yönetilmez. Devlet, ahlakla ve adaletle yönetilir. Hazreti Ali’nin söylediği gibi; devletin dini adalettir. Dolayısıyla biz devletimizi böyle biliyoruz, böyle kabul ediyoruz. Devletimizi, vatanımızı, bayrağımızı her şeyin üstünde tutarız. Ama isteriz ki devletimizi yönetenler, aynı duyguyu yönetirken de hissetsinler. Aslında devleti yönetenlerin ilham alacakları en büyük kaynak, kendilerine yönelik eleştirilerdir. Çünkü eleştirilen bir yönetim, iktidar, en azından eksiğinin, hatasının ne olduğunu eleştirilerden öğrenmiş olacaktır. ‘Eleştirdi’ diye insanı hapse atmak, tutuklamak çağdaş devletlerde söz konusu değildir” ifadesini kullandı.
‘PARA HALK İÇİN KULLANILIR’
Kılıçdaroğlu, devleti yönetenlerin, devletin kaynaklarını özel çıkarları, ailelerinin veya yandaşlarının çıkarları için kullanmamaları gerektiğine vurgu yaptı. Kılıçdaroğlu, “Devleti yönetenler, ahlaklı olan yöneticiler bilirler ki o paraların tamamı millete yani halka aittir. Dolayısıyla para halk için kullanılır, cep için kullanılmaz. Devleti yönetenler, harcadıkları her kuruşun hesabını millete vermek zorundadırlar. Bu zorunluluğu hisseden bir yönetim Türkiye’ye ya da yönettiği ülkeye büyük katkılar yapan yönetimdir. Her kuruşun hesabını vermek demek millete saygı duymak demektir. Her kuruşun hesabını vermek demek demokrasiye inanmak demektir. Her kuruşun hesabını vermek demek insana saygı duymak demektir. Devleti yöneten siyasi iktidarın, toplanan her kuruşun hesabını millete vermesi lazım” dedi.
‘GERÇEK MİLLİYETÇİ BİZİZ’
Gençlere seslenen Kılıçdaroğlu, “Sizden çalınan her şeyi size geri vereceğim. Ülke perişan ama kendisine ‘milliyetçiyim’ diyen bir partinin genel başkanının tek gündem konusu benim. Ben bütün ülkücülere seslenmek isterim; Sayın Bahçeli’nin ‘bu esnafın derdi nedir’ diye sorduğunu duydunuz mu? Duymadınız, onun derdi biziz. Esnafı unuttu diyelim. ‘Bu çiftçilerin derdi nedir’ diye sorduğunu duydunuz mu? Esnaf, çiftçi hikaye. Sayın Bahçeli’nin ‘ben tank palet fabrikasını şanlı ordumuza iade edeceğim’ dediğini duydunuz mu? Bunları kimden duyuyorsunuz, bu kardeşinizden duyuyorsunuz. Gerçek milliyetçi biziz” diye konuştu.