Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Türkiye’de maalesef siyasi taraftarlık esasından yapılan değerlendirmeler, hukukumuza da yargımıza da adaletimize de büyük zarar vermektedir” dedi.
Adalet Bakanı Bozdağ, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ile ‘Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi 2022 Yılı Toplantısı’na katıldı. Şiddetin her türlüsünü kınadıklarını belirten Bakan Bozdağ, kadına karşı şiddete sıfır tolerans prensibiyle devletin tüm kurumlarının işbirliğiyle çalıştığını kaydetti. Adalet Bakanlığı’nın bu konudaki düzenlemeler ve çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Bakan Bozdağ, gündeme ilişkin de önemli konulara değindi.
Çocukların özel kanunla korunduğunu vurgulayan Bakan Bozdağ, “Hem kadınların, hem erkeklerin, hem çocukların cinsel saldırıya uğraması ve çocukların cinsel istismarı bizim Ceza Kanunumuzda suç olduğu gibi ahlakımız bakımından da kabul edilemez iğrenç suçlardan bir tanesi. Dinimizin de aynı zamanda reddettiği suçlardır.” dedi. Son günlerde ülke gündeminde olan bir kadının çocuk yaşta cinsel istismara uğradığı iddialarına da değinen Bakan Bozdağ, şöyle konuştu:
“Son günlerde yaşanan hadise nedeniyle herkesin vicdanı sızladı. Bizim de vicdanımız sızladı. Şuradan bütün vatandaşlarımız emin olsun, hukuk işliyor, yargılama sürüyor. İlgili kişiler hakkında, sanıkların bazıları hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıktı. Duruşma, Aile Bakanlığımızın müracaatı üzerine 30 Ocak’a çekildi ve yargılama devam ediyor. Bu konuyu ortaya çıkaran yargımızdır. Bu konuyu soruşturan takip eden yargımızdır ve yargımızın bu konudaki kararını herkesin beklenmesinde fayda vardır. Yargılamayı yapan hakimlerimize yargı sürecimizin hukukumuza uygun işlemesine itimat edelim. Eninde sonunda hak da adalet de yerini bulacaktır.”
Bakan Bozdağ’ın konuşmasından bazı bölümler şu şekilde:
CİNSEL İSTİSMAR, KANUNUMUZDA SUÇ OLDUĞU GİBİ DİNİMİZİN, KÜLTÜRÜMÜZÜN DE REDDETTİĞİ SUÇLARDIR
Hem kadınların, hem erkeklerin, hem çocukların cinsel saldırıya uğraması ve çocukların cinsel istismarı bizim Ceza Kanunumuz anlamında suç olduğu gibi ahlakımız bakımından da kabul edilemez iğrenç suçlardan bir tanesi. Dinimizin de aynı zamanda reddettiği suçlardır. Kültürümüzün, geleneklerimizin reddettiği suçlardır. Kim ki kadına karşı cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı suçuna teşebbüs etmiş ya da işlemiş ise bunlar sadece bizim ceza hukukumuza aykırı davranmış olmaz. Aynı zamanda dinimize ahlakımıza, kültürümüze, geleneklerimize, medeniyetimize ve bizi biz yapan ne kadar mukaddes değer varsa bunların tamamına aykırı davranmak bunları ayaklar altına alıp çiğnemektir. Kimse bu tür davranışları bu tür suçları hoş göremez, makul göremez, affedilebilir göremez. Zaten bu ülkede böylesi suçları makul gören, hoş gören, affedilebilir gören hiçbir kimse de yoktur. Çocuklarımızın örselenmemesi için her türlü tedbiri en üst düzeyde alıp uygulamak elbette bizim vazifemizdir. Her türlü sapığa karşı, her türlü sapıklığa karşı, her türlü kendini, haddini, hududunu bilmezliğe karşı, her türlü ahlaki, hukuki ayaklar altına alanlara karşı çocuklarımızı ve kadınlarımızı korumak hepimizin vazgeçilmez, tehir edilemez önemli görevlerinin başında gelmektedir. Biz bu konuda samimi mücadelemizi yürüttük bundan sonrada yürütmeye devam edeceğimizi buradan ifade etmek isterim.
HUKUK İŞLİYOR, YARGILAMA SÜRÜYOR
Son günlerde yaşanan hadise nedeniyle herkesin vicdanı sızladı. Bizim de vicdanımız sızladı. Bütün vatandaşlarımız emin olsun, hukuk işliyor, yargılama sürüyor. İlgili kişiler hakkında, sanıklar hakkında, bazıları hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıktı. Duruşma, Aile Bakanlığımızın müracaatı üzerine 30 Ocak’a çekildi ve yargılama devam ediyor. Bu konuyu ortaya çıkaran yargımızdır. Bu konuyu soruşturan takip eden yargımızdır ve yargımızın bu konudaki kararını herkesin beklenmesinde fayda vardır. Yargılamayı yapan hakimlerimize yargı sürecimizin hukukumuza uygun işlemesine itimat edelim. Eninde sonunda hak da adalet de yerini bulacaktır. Kimsenin bundan şüphesi olmamalıdır. O yüzden yargının çocuklarımızı koruma konusunda gösterdiği hassasiyet son derece önemli ve bundan sonra da bu hassasiyeti üst düzeyde göstermeye devam edecektir. Elbette suç işleyenlere karşı da hukuk neyi emrediyorsa hukukun emri hukuk içinde ve hukuka uygun bir biçimde yerine getirilmeye devam edecektir.
KADINLARIMIZA KARŞI İŞLENEN CİNAYET SUÇLARININ CEZALARI CAYDIRICI BİR HALE GETİRİLDİ
Kadınlarımıza karşı işlenen cinayet suçlarının cezaları da caydırıcı bir hale getirilmiştir. Eskiden sadece alt soy üst soya karşı işlenen suçlar nitelikle kasten adam öldürme suçu sayılırken, biz bunun yanına kız kardeşe karşı hatırlarsanız aile meclisi kararlarıyla nice genç kızımız hayata gözünü yummak zorunda kaldı. Pek çok haksızlığa, hukuksuzluğa maalesef muhattap kaldı. Sonra baktık boşanan eşe karşı da bu cinayetler artarak devam ediyor. Bu sefer boşanmış eşe karşı da işlenmiş olan cinayetleri kasten öldürmenin nitelikli haline koyduk. Sonra töre saikiyle bunu işleyenler töre deyip buradan bir büyük cinayete töreyi kılıf yapanlar var. Onu da suçun nitelikli halleri arasına koyduk. Ama gördük ki bütün bunlar da cinayetleri önlemeye yetmedi ve nihayetinde kadınların cinayete kurban gittiği her hadisede kadına karşı işlenen cinayet suçunu kasten adam öldürme suçunun nitelikli hali arasına koyduk. Gerekçesi, sebebi ne olursa olsun en ağır ceza olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla müeyyidelendirdik. Türkiye’de kadınlara karşı işlenen cinayet suçlarına hukukumuzdaki en ağır hapis cezası verilmektedir. Bu hususunda burada özellikle altını çizmek isterim. Kasten yaralama suçunu nitelikli kasten yaralama suçunun halleri arasına aldığımız gibi tutuklamayı gerektiren haller arasında da bunu ayrıca düzenledik.
HAKİMLER GÖREVLERİNDE BAĞIMSIZDIR
Yargıyla ilgili de ayrıca gündemde olması hasebiyle de bazı konularda kısa bir değerlendirme yapmak isterim. Tabi dün bildiğiniz gibi İstanbul’da da İmamoğlu hakkında bir karar çıktı. Dün de açıkladım. Bugün de buradan bir kez daha ifade etmekte fayda görüyorum. Hakimler görevlerinde bağımsızdır. Kararlarını Anayasa’ya, kanuna ve hukuka bağlı vicdani bir kanaatle oluştururlar. Dosyayı, delili değerlendirir ona göre karar verirler. Hiçbir makam, merci, kişi ya da kurum yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili hakimlere emir ve talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz, genelge gönderemez. Yargı yetkisi bağımsız ve tarafsız hakimler ile mahkemeler tarafından kullanılmaktadır. Her yargılama sonucunda bu yargıya siyaseti bulaştırmak ve siyasi taraftarlık üzerinden verilen hükümleri değerlendirmek hukuk devletimize de, hukukumuza da, yargımıza da büyük bir zarar vermektedir.
HUKUK ÖNÜNDE HERKES EŞİTTİR
Yargılama yapılırken, muhatapların statüsüne ya da konumuna göre bir yargılama yapılmaz. Hukuk önünde herkes eşittir. Orada herkese aynı usul uygulanır, aynı muamele yapılır ve burada bir farklılaşmayı talep etmek de hukuk devletiyle bağdaşmaz. Yargı statüye bakmadan, konuma bakmadan, kanuna, usule, dosyaya, delile bakarak, Anayasa, hukuk ve kanuna bağlı bir vicdani kanaatle hükmünü oluşturur, ona göre kararını açıklar. Verilen ilk derece mahkemesi kararıdır. Ortada kesinleşmiş bir mahkeme kararı yoktur ve bu karara karşı kanun yolu da, istinaf kanun yolu da, temyiz kanun yolu da açıktır. Nihai karar ondan sonra çıkacaktır. Şu anda İmamoğlu hakkında verilmiş ne bir kesinleşmiş, daha doğrusu ne bir siyasi yasak vardır, ne de bir hapis cezası vardır. Sanki siyasi yasak kesinleşmiş, hapis cezası kesinleşmiş gibi bir algı oluşturmakta doğru değildir. Hukuk devletinde, bir karardan şikayetiniz varsa itiraz yolları, şikayet yolları, temyiz yolları vardır. Önemli olan bu yolların açık olması ve sağlıklı işlemesidir. Şu anda bu yollar sonuna kadar açık ve sağlıklı işlemektedir.
BIRAKALIM HUKUK USULÜNE UYGUN, YASAYA UYGUN İŞLESİN
Bütün bunlarla ilgili değerlendirme esasında bu sonucun ortaya çıkmasından sonra yapılmasında fayda vardır. Bırakalım, hukuk usulüne uygun, yasaya uygun işlesin. Adalet Bakanlığı olarak veya bizim bulunduğumuz yer olarak bizim görülen davalara herhangi bir şekilde müdahil olmamız söz konusu olamaz. Biz sadece hukukun sağlıklı işlemesi, hukuka uygun olarak işlemesi için üzerimize düşen bir vazife varsa onu yaparız ama onun dışında görülen davalar hakkında bir değerlendirme yapmayız. Ama Türkiye’de maalesef siyasi taraftarlık esasından yapılan değerlendirmeler hukukumuza da, yargımıza da, adaletimize de büyük zarar vermektedir. Gelin, siyasi taraftarlık üzerinden değil, hukukun sağlıklı usule uygun işleyip işlemediğinden ve hukuk devletinin gereklerine uygun değerlendirmeler yapalım diyorum.