Dünya Kalp Günü, bu yıl “Kalbinizle Bağlanın” sloganıyla düzenleniyor. Maltepe Belediyesi Küçükyalı Tıp Merkezi Dahiliye Uzmanı Dr. Turgay Özay, kalp ve damar hastalıklarında önlenebilir risk faktörlerine dikkat çekerek “Kalbinize gözünüz gibi bakın.” dedi.
Dünya Kalp Federasyonu tarafından ilk olarak 2000 yılında ilan edilen Dünya Kalp Günü kalp ve damar hastalıkları hakkında farkındalık yaratma amacıyla her yıl çeşitli etkinliklere vesile oluyor. Dünya Kalp Günü, her yıl milyonlarca kişinin ölümüne neden olan kalp ve damar hastalıklarının sebeplerini hatırlatmak ve kalp krizi, inme gibi durumların önüne geçmek amacını taşıyor. Dünya kalp günü bu yıl, “Kalbinizle Bağlanın” (Use Your Heart to Connect) sloganı ile gerçekleştiriliyor.
ÇOCUK YAŞTAN İTİBAREN DİKKAT ETMELİ
Maltepe Belediyesi Küçükyalı Tıp Merkezi Dahiliye Uzmanı Dr. Turgay Özay, kalp ve damar hastalıklarına yol açan risk faktörlerini anlatırken, “Hastalarımıza buradan, kalplerine gözleri gibi bakmalarını öneriyoruz ve risk faktörleri varsa da, mutlaka düzenli olarak doktor takibinde olmalarını öneriyoruz.” dedi. Özay, kalp ve damar hastalıklarının “Kalpteki koroner arterlerin, beyni besleyen arterlerin ve bacak damarlarının zaman içerisinde ateroskleroz dediğimiz damar sertliğinin gelişmesi sonucu bir takım tıkanmalar ve kanamalara bağlı olarak ani ölüm veya organ sakatlıkları” olarak adlandırılabileceğini söyledi. Çocuk yaştan itibaren hatalı beslenme, hareketsizlik, şişmanlık gibi sebeplerle başlayan damar sertliği oluşumunun yaşla birlikte ilerleyebildiğini belirten Özay, bu hastalıkların oluşmasını sebep olan risk faktörlerinin değiştirilebilir ve değiştirilemez olarak ikiye ayrıldığını belirtti. Cinsiyet, genetik faktörler, yaş gibi faktörlerin değiştirilemez faktörler olduğunu belirten Özay, hastaların değiştirilebilir faktörlere dikkat etmesi gerektiğini söyledi. Özay erkeklerde 45, kadınlarda 55 yaşından itibaren risklerini arttığını ifade etti.
KOLESTEROL, TANSİYON, DİYABET VE SİGARA RİSKİ ARTIRIYOR!
Değiştirilebilir ve tedavi edilebilir risk faktörleri üzerine de düşüncelerini aktaran Özay, “Bunların en başında kolesterol geliyor. Total kolesterolün 200’ün üzerinde olması, önemli bir risk faktörüdür, 240’ın üzerinde olması da mutlak tedavi gerektiren bir değerdir. Ayrıca HDL dediğimiz iyi kolesterolün de 40’ın altında olması da bir risk faktörüdür. 60 ve üzeri olması ise risk faktörlerinden birisini eliminize etmemize, yok saymamıza sebep olabilir. İkinci sebep tansiyon. Kan basıncının 140 ve 90 üzeri olması veya tansiyon tedavisi almak da bir risk faktörüdür. Diyabet hastalığına sahip olmak da daha önce geçirdiğimiz bir koroner hastalığa sahip olmakla eşdeğer bir faktördür. Sigara içiyor olmak bir risk faktörüdür. Şişmanlık, hareketsiz yaşam, stres birer risk faktörleridir. Bu risk faktörlerinin bir arada olması, birleşik ve katlanır bir etki yaparak koroner arter hastalığı, beyin damarlarında darlık ve bacak damarlarında darlık olarak özetleyebileceğimiz kalp damar hastalıklarının oluşmasına neden olmaktadır. Korunma yolları olarak elbette bu değiştirilebilir risk faktörlerinin bir hekim takibinde olarak düşürülmesi, normal sınırlara çekilmesi gerekmektedir.” diye konuştu.
SIK YAPILAN HATALAR
Maltepe Belediyesi Küçükyalı Tıp Merkezi’nde hastalar üzerinde yaptığı gözlemleri de paylaşan Özay, hastalarda sık gördüğü hataları aktardı. Özay, özellikle “iyi hissedilerek” tansiyon, şeker gibi hastalıkların takibinde hata yapıldığını, doktor denetiminde bu hastalıkların takip edilmesinin kalp krizi, inme gibi hastalıklara yol açabildiğini söyledi. Özay şunları aktardı: “Hastalar, ‘Kolesterolünüz yüksek’ dediğimiz zaman ‘O zaten uzun zamandır yüksek’ diyerek önemsememe eğilimi göstermekteler. Halbuki nasıl, uzun zamandır sigara içmek zarar verici bir durum ise yüksek kolesterole uzun zaman maruz kalmak damar yapımız için oldukça zararlı bir şeydir. Bir tansiyon hastası yıllarca bir tansiyon ilacı alıp sorduğumuzda, yıllarca aynı ilacı kullanıp kendisini iyi hissettiği için tansiyonu ölçmediğini söylemektedir. Bir kişi kendisini iyi hissetsin veya etmesin eğer tansiyonu 140 ve 90’ın üzerinde ise bu tansiyon mutlaka kalp damar sistemine ve böbreklere zarar vermektedir. Diyabet hastalarımız, bir tedavi aldıktan sonra şekerlerini düzenli takip etmemektedirler. Genelde kendilerini iyi hissettikleri zaman “Benim vücudum 200-300 şekere alışık” diyebiliyorlar. Bu yüksek şeker oranı, bir süre sonra, zaman içerisinde organlara zarar verir ve bunu hasta, ancak organlarda ani bir kriz durumunda öğrenir. Dolayısıyla bunlar önlenebilir ve takip edilmesi gereken hastalıklardır. Bir başka risk faktörü ise sigaradır. Sigara, bu saydığımız risk faktörlerini 2-3 kat daha zararlı hale getirmektedir. Efor testi normal çıkan hasta, ‘benim kalbim iyi’ diyerek, bu risk faktörleriyle yaşamaya devam eder. Örneğin bir hastanın koroner damarı yüzde 50 tıkalıysa bu damar tıkanıklığı efor testinde herhangi bir belirti vermez. Fakat, eğer şekeri, tansiyonu, sigarası varsa, kolesterolü çok yüksekse, oradaki damar tıkanırsa plak kopar, ani bir pıhtı atması olabilir. Bir kalp krizi olabilir ve kalbinin iyi olduğunu düşünen kişi kalp krizi geçirebilir. Dolayısıyla önemli olan risk faktörlerini kontrol altında tutmak. Risk faktörlerini kontrol altında tutar, hekim takibinde olursak ve tedavi gereken durumlarda tedavimizi aksatmazsak, oradaki o plak yüzde 50’de kalır ve kopma riski de oldukça düşer.”
GENÇ YAŞTA ARTAN KALP KRİZLERİNİN SEBEPLERİ
Kalp krizinin altta bir sebep olmadan gerçekleşmediğini belirten Özay, gençlerde kalp krizlerinin artmasının önemli sebeplerinden birinin teknolojinin getirdiği hareketsiz yaşam olduğunu söyledi. Özay, sağlıksız beslenme, fast-food, alkol ve sigara tüketiminin de genç yaşta kalp krizi riskini artırdığını ekledi. Özay, son zamanlarda sıkça karşılaşılan, adını daha sık duyduğumuz pıhtı atması olayını da şu sözlerle açıkladı: “Pıhtı atması insanların kafasında sanki rastgele bir yerden pıhtı kopmuş da gelmiş orayı tıkamış gibi zannediliyor. Böyle pıhtıya yol açan bir takım romatizmal ve hematolojik kan hastalıkları olabilir fakat bunlar çok sık değildir. Asıl olarak koroner damarlarda ateroskleroz dediğimiz bozulma oluyor, oradaki plakta bir kopma oluyor ve o kopmanın neticesinde o bölge pıhtı ile kapatılıyor. Dolayısıyla bu, aslında önlenebilir bir durumdur. Önlenmesinin temel yolu da daha önce saydığımız risk faktörlerinin mutlaka kontrol altına alınmasıdır. Bunlar kontrol altına alınır ve tedavi edilmesi gerektiğinde tedavi edilirse, pıhtı atması çok sık gördüğümüz bir durum değildir.”
TEDAVİSİZ GEÇEN HER DAKİKA RİSKİ ARTIRIYOR
Dr. Turgay Özay, kalp krizi ile karşılaşıldığında ne yapılması gerektiği üzerine de düşüncelerini aktardı. Kalp krizi belirtilerinin, göğüste baskı şekline şiddetli bir ağrı halinde olduğunu belirten Özay, “Bu ağrı bazen, çeneye ve sol kola yayılabilir ve genellikle 5 dakikadan uzun süren bir ağrıdır. Böyle bir ağrı hissettiğimiz zaman mutlaka fazla hareket etmeden, bir yakınımıza ulaşıp, ambulans çağırarak en yakın sağlık kuruluşuna gitmemiz gerekir. Ağrının geçmesini beklemek büyük bir risktir. Tedavisiz geçen her dakika, kalp dokusunun bir miktar daha ölmesi demektir. Bu nedenle zaman çok önemlidir.” diye konuştu.