Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Mogan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Uygulama Oteli’nde gerçekleştirilen Eğitim Fakülteleri Dekanlar Konseyi toplantısında yaptığı konuşmada aynı konuda çalışan farklı kesimlerin bir araya gelebilmesi açısından bu toplantının önemli olduğunu belirterek benzer bir sürecin mesleki eğitimde de işletildiğini ve başarılı olunduğunu anlattı.
Özer, “Mesleki eğitimde son zamanlarda atmış olduğumuz adımlar ve iyileştirmelerden öğrendiğimiz şu: Mesleki eğitimle ilgili ülkenin tüm müktesebatını eğitim süreçlerine dâhil ettiğimiz zaman mesleki eğitim bambaşka bir noktaya gidiyor. Biz sektörün tüm temsilcileriyle mesleki eğitimde müfredatın güncellenmesinde, öğrencilerin iş başındaki beceri eğitimlerine, öğretmenlerimizin en önemli ihtiyacı olan işbaşı ve mesleki gelişim eğitimlerine kadar tüm alanlarda işbirliği yaptığımız zaman mesleki eğitim, başarılı öğrencileri seçmeye başladı. Başarı hikâyeleri artmaya başladı.”
Güzel sanatlar liselerinde Kültür ve Turizm Bakanlığı, spor liselerinde Gençlik ve Spor Bakanlığı ve tarım eğitimi veren liselerde Tarım ve Orman Bakanlığıyla iş birlikleri yapıldığını kaydeden Bakan Özer, “Aynı şeyi eğitim sisteminin en önemli bileşeni olan öğretmenin yetiştirilmesi ve geliştirilmesiyle ilgili süreçlerde siz değerli dekanlarımız ve eğitim fakültesindeki tüm öğretim üyeleriyle yapmamız gerekiyor.” diye konuştu.
Bakan Özer: Mutlaka farklı görüşlere, ortak akla ihtiyacımız var
Bundan sonra iki aylık periyodlarda eğitim fakültesi dekanları ile bir araya gelerek eğitim politikalarındaki süreçleri değerlendireceklerini belirten Özer, “Mutlaka farklı görüşlere, ortak akla çok ihtiyacımız var.” dedi.
Türkiye’nin en önemli sermayesinin beşeri sermaye olduğunun altını çizen Özer, 2000’li yıllardan bu yana eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarının sürekli artırıldığını, 300 bin derslikli bir sistemden 850 bin dersliğe ve 1,2 milyon öğretmen sayılarına ulaşıldığını belirterek öğretmenlerin büyük çoğunluğunu kadınların oluşturduğunu söyledi.
Son 20 yılda katsayı ve başörtüsü gibi antidemokratik ve ayrıştırıcı politikaların da uygulamadan kaldırılarak kucaklayıcı eğitim politikaları geliştirildiğini belirten Özer, kitleselleşmeyle birlikte sosyal politikaların da önem kazandığına dikkati çekti. Şartlı eğitim yardımından okul pansiyonlarına, ücretsiz ders kitaplarından ücretsiz taşımalı eğitim ve yemeğe kadar pek çok uygulamanın devreye alındığını hatırlatan Bakan Özer, tüm bunların kalite artışıyla birlikte gerçekleştirildiğine dikkati çekti.
Bugün gelinen noktada kitleselleşme evresi gerçekleşmişken öğretmen başına düşen öğrenci sayısının 2000’li yıllardan çok daha iyi düzeyde olduğunu belirten Özer, Bakanlığın öğretmen ihtiyacını çok iyi planlayarak sürekli sistem içine yeni öğretmenleri kattığını ifade etti. Özer, sistem içindeki öğretmenlerin yüzde 75’inin son 20 yılda atandığını söyledi.
Uluslararası öğrenci başarı uygulamalarında Türkiye’nin son 20 yılda puanını sürekli artırdığına işaret eden Özer, “Her PISA araştırmasında, bir önceki döngüye göre çok daha iyi noktada puanlar alınıyor ve sıralama iyileşiyor. Katılan ülke sayısı artmasına rağmen… TIMSS Türkiye’nin 1999 yılından bu yana girdiği bir döngü. Son döngüde Türkiye ilk kez dördüncü sınıf seviyesinde matematik ve fende 500 ortalama puanını aşmış. Yani bir taraftan eğitime tüm vatandaşların çocuklarını eriştirirken aynı zamanda ne yapmışız? Kaliteyi de ihmal etmemişiz.” diye konuştu.
Bakan Özer, vicdanlı akıl anlayışıyla birlikte süreçlere yatay ve dikey olarak bakmak gerektiğini belirtti.
Sosyal, psikolojik ve duygusal gelişimlere de eğitimin her kademesinde büyük önem verilmesi gerektiğini kaydeden Özer, bu bağlamda özellikle beş yaş okullaşmasına odaklanıldığını söyledi. Özer, “Şu ana kadar bakın on ay içinde 1.409 bağımsız anaokulu yaptık. Rakamlar sürekli ilerliyor.” diye konuştu.
Özer, yüzde 78 olan beş yaş okullaşma oranını çok kısa bir sürede yüzde 93’e çıkardıklarını belirterek hedefin yıl sonuna kadar yüzde 100’e ulaşmak olduğunu söyledi.
“Büyük ihtimalle yıl sonunda 3 bin değil 4 bine yakın bağımsız anaokulunu eğitim sistemine kazandıracağız. Bu sebepten 20 bin öğretmen atamasındaki en büyük ağırlığı okul öncesi öğretmene verdik” açıklamasını yapan Özer, ihtiyaç ne ise ona odaklanılacağını ifade etti.
“Mesleki eğitim iki şey için çok kritik.” diyen Özer sözlerini şöyle sürdürdü: “Birincisi, iş gücü piyasanın ihtiyaç duyduğu insan kaynağını yetiştirebilmek ki bu, ekonomik kalkınma için çok kritik. Eğitim sistemi açısından da şu anlamda kritik: Eğer mesleki eğitim oturursa diğer okullar da kendi fonksiyonları içinde çalışmalarına daha rahat bir şekilde devam edebilir. 28 Şubat sürecindeki katsayı uygulamasının yol açmış olduğu problemler tam tersine çevrildi. Meslek liseleri artık yüzde birlik başarı diliminden öğrenci almaya başladı. Üretim kapasitesi arttı ama meslek liselerinde bizim amacımız üretim kapasitesini artırmak değil, eğitimin tüm süreçlerinde üretimle eşleştirmektir. Diğer yandan mesleki eğitimdeki üretim ile fikrî mülkiyeti AR-GE merkezlerinde buluşturalım istedik. Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla elli AE-GE merkezi açtık meslek liselerinde. Patent, faydalı model ve marka tasarım girişimleri kendini gösterdi.”
“Tüm politikaların anahtar noktası, öğretmenlerimiz”
“Bakanlık olarak yapmış olduğumuz tüm politikaların anahtar noktası, öğretmenlerimiz.” diyen Özer, öğretmenler güçlü kılınmazsa okul öncesi eğitimde de okullar arası imkân farklarını azaltmada da eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmede de başarılı olmanın mümkün olmadığını söyledi.
Sahada öğretmenlerin isteklerine kulak vererek hizmet içi eğitimlerin düzenlendiğini, bütçenin buna göre artırıldığını ifade eden Özer, “2021 yılındaki bütçe 8,9 milyondu. Bu seneki bütçe 292 milyon. Bu 292 milyonun 210 milyonunu okullara gönderdik.” dedi. Özer, 2023 yılında bu bütçeYİ 500 milyon liraya çıkarmayı hedeflediklerini de söyledi.
Okulların bütçe sorununun çözümü sesiz bir devrim
Bakanlığın sorunları çözmek için somut adımlar attığını kaydeden Özer, bu yıl ilk kez bütçelerin tüm okullara doğrudan transfer edildiğini de anımsattı. Temizlik, kırtasiye, küçük onarım, laboratuvar ve donatım malzemeleri için İstanbul’a 1 milyar lira, Tüm Türkiye’deki okullara toplam 3,1 milyar lira bütçe gönderdiklerini söyleyen Bakan Özer, “Bugün itibarıyla 1 milyarını kullanabildi okullar. 2,1 milyar lira okulların hesabında duruyor. Bu, aslında sessiz bir devrim… Okulu ayağa kaldırmayla ilgili, dimdik tutmayla ilgili çok önemli bir adım çünkü biz okulun iklimini sağlıklı bir zemine kavuşturamadığımız müddetçe Millî Eğitim Bakanlığı olarak hangi politikayı ürettiğimizin hiçbir anlamı yok.” ifadelerini kullandı.
14 Şubat 2022’de yürürlüğe giren Öğretmenlik Meslek Kanunu ile adaylığı kaldırılan öğretmenin uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik gibi bir mekanizmaya dâhil olduğunu anlatan Özer, uygulamada kota olmadığını ifade etti. Başarılı olan herkesin kendisiyle rekabet ettiğini belirten Bakan Özer, “Kişinin kendisiyle rekabet edebildiği, gelişimini desteklediği bir mekanizmayı inşa ettik ve bunu biz tüm öğretmenlerin özlük hakkını iyileştirmekle ilgili bir düzenleme olarak yaptık. Öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu da eğitimlerini tamamladı. Biz öğretmenlerin yeterliliklerini ölçmek için bir sınav yapmıyoruz. Tam tersine, almış oldukları eğitimi değerlendiren bir ölçme değerlendirme mekanizması inşa ettik. Aslında nihai amacımız, eğitim sistemimizdeki öğretmenlerin mümkün olduğu kadar büyük bir oranda yüksek lisans ve doktora yapmasını sağlamak.” dedi.
Öğretmenlerin lisansüstü eğitimi için eğitim fakülteleriyle iş birliği
Öğretmenlerin lisansüstü eğitimi ile mesleki gelişimleri konusunda eğitim fakülteleriyle yapılacak iş birliğinin öneminden söz eden Özer; mesleki gelişim programları kapsamında düzenlenecek eğitim içeriklerinin birlikte düzenlenmesi, öğretmenlerin lisansüstü eğitimlerini tamamlamaları için veri paylaşımı, öğretmenlerin lisansüstü eğitim yapmalarını sağlayacak iş birliği ve okul temelli mesleki gelişim programlarının birlikte planlanması olmak üzere dört alanda eğitim fakülteleriyle iş birliği yapılacağını ifade etti.