Başta Almanya Parlamento Sarayı, Almanya Cumhurbaşkanı koleksiyonu, Türkiye’de Modern Müze olmak üzere 50’ye yakın önemli müze, kurum ve özel koleksiyonlarda alınmış eserleri bulunan Ressam İbrahim Coşkun’un eserleri Maltepe’de sanatseverler ile buluştu.
Sanat yaşamına Berlin, İstanbul ve Bodrum’da devam eden Tunceli doğumlu sanatçı, Avrupa ülkeleri ve Türkiye’de 60 civarında kişisel sergi açtı. Coşkun bu sergiyi iki büyük kadına adadığını ifade ederek “Biri çağdaş yaşam mücadelesinin en güzel örneği ve birçok insanın umut ışığı olmuş sevgili Türkan Saylan. Diğeri bana ‘Kendin ve Dersim için iyi bir insan olmak istersen asla silaha değil sanata sarılacaksın’ diyen babaannem. Babaannem, 1915’te bütün ailesini bir katliamda, 1938’de ise ismi yine İbrahim olan bir yaşındaki oğlunu açlıktan yitiren o babaannem.” dedi
1971 yılında Almanya’ya giden Coşkun, çok kederli bir coğrafyadan geldiklerine dikkat çekerek “Dersimli insanlar özellikle sanatçılar olarak o travmanın izleri halen çok yoğun şekilde üzerimizde. Bu sergide sergilenen çalışmalarımı ‘Ağır İzler’ olarak adlandırmamın nedeni yalnız benim yaşadığım acılar ve etkileşimler değil insan hamurumun yoğrulduğu Dersim coğrafyasının uğradığı sonsuz acılar ve travmaları da kapsıyor. Bir yandan çeşitli saldırılara, imha girişimlerine rağmen direnen, direncini yitirmeyen o coğrafya, diğer yandan bu nedenlerle o coğrafyayı terk etme zorunda bırakılan biz diasporadaki insanlarının parçalanmışlığı, bitmişliği ve o coğrafyaya belki bir daha dönmemişliği… Neticede ağır acılar, ağır travmalar ve onların ağır izleri ile yaşıyoruz hepimiz. Bu nedenle sergime ‘Ağır İzler’ ismini verdim.” diye konuştu.
Paris Güzel Sanatlar Akademisi Hamburg kampüsünde resim ve fotoğraf eğitimi alan Coşkun “Klasik, figüratif ağırlıklı akademik eğitimimi tamamladıktan sonra sanat çalışmalarında arayış içine girdim. 1982-1983 yıllarında Berlin’de Prof. Fred Thieler ile temasa geçtim. Belirli aralıklarla modern soyut sanatın en önemli temsilcisi, çağdaş soyut resmin babası olarak bilinen Prof. Fred Thieler’e asistanlık yaptım. Taabiki resim tarzım da bu insanın etkisini taşıyan izler var. Ama doku olarak Dersim’in coğrafi dokusu var. Fred Thieler hiçbir sanatçıya nasip olmamış bir olanağı tanıdı bana. İstediğin zaman gelip bana çıraklık yapabilirsin dedi. 4 sene akademide öğrenmediğim resimi, Fred Thieler ile resim çalışırken 4 saatte öğrenmiştim.” diye sözlerine devam etti.
Figüratif dönemin genelde akademik eğitimin etkisi ve toplumun sanatçıdan beklentisinin olduğu dönem olduğuna işaret eden Coşkun “Birçok sanatçı bu yolda direnip kendine bir tarz bulur ya da bulmaya çalışır. Oysa doğayı iyi incelediğimizde onun öyle mükemmel şekilleriyle, sanat eserleriyle karşılaşıyoruz ki, sanatçılığımızdan utanıyoruz. Ondan ben figüratif alanda üretilen, sergilenen gelmiş geçmiş meslektaşlarımla değil doğanın o korkunç yaratıcı gücüyle yarışmayı yeğledim. Kaldı ki ben zaten özgün fotoğraf tarzımla figürü resim gibi çalışıyorum. Hiç bir oynama ya da Photoshop katkısı yapmadan.” diye sözlerine devam etti.
Türkiye ve Almanya arasında gidip gelen hikayesinin izlerine dair de konuşan Coşkun, “Eğer bu iki ülkenin insanları ve sisteminden yola çıkarsak iki insan hariç sistemin ve insanlarının bana kattığı hiç bir şey olmadığı gibi de benim kattığım çok şey var. O dediğim iki insan: Birincisi beni sanata bulaştıran babaannem ve bana sanatı, sanatçı kişiliği öğreten Fred Thieler. Zira bu iki ülkenin de derin sistemleri var. Birinde Dersimli kimliğim sindirilmedi daha, diğerinde ise profesyonel kimliğim sindirilmiyor. Türkiye’de Dersimliyseniz, Kürtseniz, Aleviyseniz ve profesyonelseniz özellikle derin sistem için sorunsunuz. Aynı durum Almanya için de geçerli. Amatör bir sanatçı iseniz ya da başka bir alanda her türlü desteği, ilgiyi görürsünüz. Ama icraatınızla profesyonel sanat dünyasını zorluyor, sarsıyorsanız dur deniliyor. Kapılar kapanıyor. Çünkü her şeyin mükemmelini onlar biliyor yapıyor sanıyorlar. Bu iki ülkenin coğrafyasına gelince özellikle Anadolu dokusu, geçmişi, tarihi üretkenliğimin ana kaynaklarından biri. Ama Almanya’nın suni doğası ise bana hiç bir şey katmadığı gibi iklimi bu ülkede yaşadığım 50 yıl süresince hep yormuştur.” diye konuştu.
“Ağır İzler” başlıklı sergisini Prof. Dr. Türkan Saylan’a ve babaannesine adayan Coşkun, “Tabii ki benim için büyük değeri olan bu iki insanın önemli ve güzel kişiliğini iki sözcükle ifade etmek çok zor. Biri binlerce insanın yaşam umudu olmuş Türkiye’nin aydınlık yüzü. Diğeri beni Türkan Saylan adına adanmış bu mekâna taşıran insan. Dolayısıyla bu duygu ile çalıştığım eserlerin sergisini de bu iki insana adamam doğal bir dürtü oldu.” Dedi. Sergide Coşkun’un Anadolu’yu, yaşadığı coğrafyayı yansıtan, kaybolmuş renklere yeniden hayat kazandıran eserleri yer alıyor. Coşkun’un sergisi 25 Ekim’e dek Galeri A+B’de sanatseverlerin ziyarete açık olacak. İbrahim Coşkun’un “Ağır İzler” resim sergisi, 25 Ekim’e dek Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi, Galeri A+B’de sanatseverlerin ziyarete açık olacak.
Dev konserve markasının ürünlerinde salmonella tespit edildi!
Ünlü bir markanın konservelerinde yapılan testlerin ardından tehlikeli bir sonuç elde edildi. Konservelerde ölümcül bir bakteriye rastlanmasının ardından ise acil durum kararı...
Daha Fazla Oku