Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Sultanbeyli’de düzenlediği basın toplantısında gazetecilerle bir araya geldi.
İlk mitingini İstanbul’un Sultanbeyli ilçesinde yapan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, yeniden ilçeye gelerek basın mensuplarıyla buluştu. Düzenlenen basın toplantısından mitinge dair genel bir değerlendirme yapan Davutoğlu, “Mitingimizin genel özelliği, hiçbir fabrika kapatılmadı. Hiçbir iş yeri kapanmadı, hiçbir belediyeye talimatta gitmedi. Hatta mitinge gelmenin bir ödülü de yoktu. Taşıma hemen hemen hiç yoktu neredeyse, sadece bazı illerde havayı tatmaları için çok az ölçekte yapıldı. Tamamıyla organik bir mitingdi.” dedi.
Başkan Davutoğlu, Sultanbeyli’de düzenlenen mitingin diğer ilçe ve illere de örnek olduğuna dikkat çekerek, “Sultanbeyli bizim için diğer siyasi partilere göre çok daha önemli sembolik bir değer taşıyacak bundan sonra. İl atadığımız ilçelerden biriydi. Her yerde varız.” ifadelerini kullanırken, basın mensuplarının sorularına da cevap verdi. Toplantıdan öne çıkan açıklamalar şöyle:
“SOSYAL KONUT PROJESİ HİÇ BİTMEYECEK BİR BORÇ HALİNE DÖNÜŞEBİLİR”
“O gün mitingde aslında bunu vurguladım. 2019’da bir proje açıkladılar. Hala 2023’e kadar bitirecekler ama arsa tahsisleri yapılamadı 100 bin konutun. 100 bin konut projesi halledilememişken, Yaklaşık onun 3-4 misli bir peşin ödemeyle giden aylık ödemeleri olan bir projeyi şimdi başlatıyorlar. Tabi başarılı olmasını ve halkımızın konut almasını bizde isteriz. Geçmişte 2019’un üzerinden 2 buçuk yıl geçmiş ve en ufak bir ilerleme olmamış. Şimdi bunu 5 misline çıkarığ kısa sürede tamamlanması planlaması var. Korkarız ki bunun ödemeleri vatandaşlarımızın zamanla birde memur maaşına endeksli olarak artacağını düşünecek olursak, ne kadar öderlerse ödesinler hiç bitmeyecek bir borç haline dönüşebilir. Ne zaman konut alacakları da hiç belli olmaz. Şuanda 2019’da para yatırmış olanlar bu soruyu soruyorlar. Daha arsa tahsisleri yapılamadı.
“YANDAŞ MÜTEAHHİTLERE İŞ BULMA ÇABASI”
Ama onların yapamadığını biz yapabiliriz. Benzer büyük çaplı projeleri Türkiye geneline yayarak, sağlıklı şehirleşme planlaması ile yapabiliriz. Ayrıca Bu arada 360 milyar liralık bir finansman var. Bu finansmanın nasıl sağlanacağı konusunda 60 milyarı vatandaşlardan alacak geri kalanı, krediler şeklinde neredeyse müteakiplere aktarılarak bir servet haline dönüştürülebilir. Mesele yine yandan müteahhitlere iş bulma çabası.
YKS’DA BARAJ PUANI KALDIRMA NEDENİ, AÇIK BİR ŞEKİLDE POPÜLİZM”
Yandaş bir eğitim politikası. Karşıma gelen öğrenci sayısı kadar yetkin ve eğitim hacmi olduğu önem taşır. Maalesef Türkiye’de üniversite sayıları konusudna, ben Başbakanken de çok uyardım bu konuda. Şimdi bir de barajın kaldırılmasıyla, neredeyse herkesin girdiği üniversiteye dönüştü. Meslek eğitimi en iyi şekilde gençleri mesleğe yönlendirmeli. ama akademik üniversite eğitimi ise bir anlamda okuyup havuzu daraltarak, bir uzmanlık alanlarına dönüşmeli. Burada yapılan şey, açık şekilde bir popülizm. Yani herkes üniversiteye giriyor diyebilmek için, ve bunun popülzmini yapabilmek için, gençlerin geleceği heba ediliyor. Her şehirde üniversite, her yerde üniversite mezunu bir süre sonra diplomalı genç sorunu ortaya getiriyor. Hatta bir süre sonra yurt sorunu yaşatıyor. Hatta ne kadar kapasite artırırsanız artırın, hatta barajda kalmayınca, aşağıdan gelen büyük bir öğrenci seli var. Yurt sorunu ile birlikte, üniversiteyi kazandım diye sevinen öğrenci ilk günden itibaren, spiritüel yaşıyor. Bu üniversitelerin eğitim kaliteside düşüyor. Dünyada üniversite eğitiminin kalitesinin ölçüsü bir öğretim üyesi kaç öğrenci düştüğüyle alakalıdır. Türkiye’de bırakın bir öğretim üyesine düşen öğrenci sayısını öğretim üyesi yok. O alanda öğretim üyesi olmadığı için başka alandan destek dersleri veriliyor. Bitiriyor çocuk üniversiteyi elimde diploma var diyor, iş bulacağını düşünüyor. Bu sefer de iş bulamıyor. Bu son derecede yanlış bir yaklaşım. Biz bu eğitim sistemini de değiştireceğiz. Üniversite sınavlarını hem pedagojik hem de Türkiye’nin en doğru imkanlarıyla en doğru ve adil hale getireceğiz.
“ALTILI MASA KOLAY KOLAY DAĞILMAZ!”
200 yıllık demokrasi ve modernleşme tarihinin en geniş kapsamlı masası o. Orada toplumun bütün temsilciler var. dolayısıyla o masa geçici bir seçim için bir araya gelmedi. Temel ,ilke ve hedeflerini ortaya koyduğumuz bir masa. Dolayısıyla seçimde ne olursa olsun altılı masa Türkiye’ye nezaketi getirdi. Öyle kolay kolay dağılmaz.
“MERKEZ BANKASI REZERVLERİNİ TÜKETEN CAHİL BAŞKANLIK, İŞTE BENDE SÖYLÜYORUM”
Bizim sözcümüz Serkan Özcan’ın Merkez Bankası’na hareket suçuyla ifadeye çağrılması. Bundan büyük engelleme olur mu? En büyük engelleme düşünce özgürlüğüdür. Düşünce yasaklarıyla gelir. Basının özgür olmadığı yerde en büyük engelleme vardır. Şimdi Serkan bey Merkez Bankasını eleştirmiş. Tabi eleştirecek. Ne yapacaktı yani. Enflasyonu yüzde 16’dan almış bu merkez bankası başkanı yüzde 80’lere götürmüş. Türk Lirası 7 liralardan 19’liralara kadar dolar karşısında değer kaybetmiş. Merkez Bankası’nı alkışlamamız bekleniyor. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın itibari ayrıdır. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın rezervlerini eksi 55 milyara kadar tüketen cahil başkanlık, işte bende söylüyorum. Serkan beyin söylediklerini bende söylüyorum. Cahil başkanlık ve uygulanan politikalarının bedelini halk ödüyor. İstiyorlar ki biz susalım.
Enflasyon en büyük hırsızdır. Ne maaş alırsanız yer yutar, tüketir, bitirir. Dolayısıyla canavarı da besleyen şey Ak Parti’nin yanlış politikalarıdır. Nerede çöküşe geçtiği sorusu da burada gizli. Hemen hemen her alanda. Zaten bir çöküş başladı mı bir yerde durmaz. Hayat pahalılığı, eğitimde sorunları getiriyor, sağlıkta sorunları getiriyor. Huzursuzluk kadın cinayetlerini artırıyor. İntihar eden polislerin sayısında artış var. Yani yükselmeye başladı mı bütün parametreler birden yükseliyor. Düşüş başladı mı hemen hemen her alanda.
“ÇÖZÜLMESİ GEREKEN BİR KÜRT SORUNU VAR!”
Çözüm süreci konusunda ise ben çözüm sürecini destekledim ve hala çözülmesi gereken bir Kürt sorunu var. ok denilerek üstü örtülemez. Kürt vatandaşımızın bazı temel hak ve özgürlüklerden istifadesinde sıkıntılar olan bir ortam demokratik bir ülkeye yakışmıyor. Nerede hata oldu. Ben başbakan olarak göreve başladım. Tabi dış işleri başkanıyken , bunu göremiyorsunuz. Terör örgütleri tarafından istismar edilerek bir kamu düzeni bozukluğu yaşanmış. Yani hendekler, barikatlar vs. Kamu düzeni sağlanır, çözüm süreci öyle görüşülür. Bunu gördüğümüz anda da, kamu düzeni sıkıntısı yaşandığında da terörle mücadele başladı. Yani Türkiye’de öyle bir hava var ki, öyle bir süreç işleteceksiniz ki ya güvenlik alanları daralacak, yada güvenlik alanlarını güçlendireceğim diye özgürlük alanlarını daraltacaksınız. Bizim dediğimiz şey şu, her yerde tam özgürlük olacak ve bu Kürt sorunu da bu özgürlükler içerisinde çözülecek. Buda herhangi bir kamu sorunu doğurmayacak. Biz bu dengeyi savunuyoruz. ”