İsim vermeyeyim marketin birindeyim. Alışveriş yapmış kasaya yanaşmıştım. Önümde benden önce kasaya gelmiş ödeme yapmayı bekleyen orta yaşlarda bir bayan var. Bayan ödeme yapacağı sıra üstünde bulunan para yaptığı alışverişi karşılamadı. Kadın kasiyerden almış olduklarından bir kısmını iptal etmesini istedi. Ben kasiyer ile kadın arasındaki diyaloga karışarak, abla siz aldıklarınızı alın. müsadenle paranın yetişmediği kısmı ben kendi aldıklarımın üstüne ödeme yaparım, dedim. Kadın bu teklif üstüne önce bir afaladı. Ne diyeceğini bilemedi. Biraz duraksadı. Belli ki düşünüyordu. Söylediğimi kafasında ölçüp biçiyordu. Doğru mu olur, yanlış mı kestiremedi galiba. Tanımadığı biri yaptığı alışverişten parasının yetişmeyen kısmını ödemeyi teklif ediyordu. Galiba yokladığı zihninden karar çıkmıştı. Yok kardeş teşekkür ediyorum. Bizim durumumuz iyi. Biz fakir değiliz, dedi. Uzatmak istemedim. Sadece fakir olduğun için değildi abla diyebildim.
Bir baba elinden tuttuğu küçük bir kızı ile pazara alışverişe çıkmıştı. Önünden geçtikleri muz tezgahının karşısına gelince küçük kızın gözü muzlara ilişti. Galiba canı çekti. ‘’Baba bana muz alır mısın?’’ dedi. Adam sessizce ‘’Söz kızım bu hafta para kalırsa alacağım sana’’ deyip ilerledi.
Ben, pazarcı abiye yaklaşıp dedim ki: Bu adam ile çocuğuna iyi bak. Şimdi pazarın dönüşünde buradan, tezgahının önünden geçecekler. Bir – iki kilo muz tart. Onlar senin tezgahın önünden geçtiklerinde ve durup muzda almayacak olurlarsa, abi diye seslen. Sonra ona ” Hani geçen hafta bozuk yok diye para üstü verememiştim ya. İstersen muz vereyim, helâlleşelim” de. Bu plan ile istedik ki baba çocuğun yanında rencide olmasın. Ama canı muz çekmiş, aklında kalmasın. Eğer böyle yaparsan hem sevaba girersin, hem de paran bereketlenir bilesin. Onlara verdiğin muz ne tuttuysa ben ödeyeceğim. Hatta alış verilimi de bundan sonra hep senin tezgahından yaparım.
Adam kızını diğer tarafa almış, geçiyordu. Belli ki kızı muz tezgahını görmesini istememişti. Pazarcı abi tam da planladığımız gibi yaptı. Tarttığı iki kiloya yakın muzu adama uzattı. Küçük kızın gözleri sevinçten ışıl ışıldı. Babasının elinden poşeti almak istedi. Babası da kırmadı. O küçük kız o kendi kadar poşeti babasına bırakmadı, kendisi taşıdı. Aslında baba anlamıştı. Pazarcının bir hayır yapmak için bu oyunu tasarlamış olduğu belliydi. Başı önde yürüdü gitti. Son bir defa dönüp sessizce gözleri ile teşekkür etti. Pazarcı abiye uzattım parayı almadı. Gözyaşlarını saklamak için arkasına bakmaktaydı. Birini mutlu etmek bu kadar kolaydı. Ama bütün mesele aynı zamanda da babayı utandırmamaktı. Çok şükür bu da kısmet oldu. İçimiz huzur ile doldu. Aslında bir iki kilo muzun parası ne tutacak ki. Ama işte olmayınca olmuyordu. Ama bu iki olayda da beni en çok etkileyen ne oldu biliyor musunuz?
Birinci örnekte fakir olduğu her halinden belli olan ablanın, ben fakir değilim, demesiydi. Fakirler gururlu olur, bir kez daha öğrenmiş oldum. İkinci olayda ise beni en çok etkileyen, bir tane muz yemek isteyen kızına ‘’Evde ye kızım, belki alamayan vardır; olur mu? ‘’ diyen babanın düşüncedeki zerafetine hayran kaldım. Anadolu insanı irfan ehlidir.